Dijital Biz Dergisi | Özel Röportaj
Prof. Dr. Habip ASAN
Türk Patent ve Marka Kurumu
Başkan
Aralık 2020
Türkiye’den Patent Atağı
Dünyada ve ülkemizde yaşanan dijitalleşme ve teknolojik gelişme ile yenilik temelindeki ekonomik ve toplumsal dönüşümün en önemli kesişim alanlarından birini oluşturan “Sınai Mülkiyet Hakları” konusunda TÜRKPATENT olarak ortaya koyduğumuz performans dünya ortalamasının oldukça üzerindedir.
Dijital Biz okurları için kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1964 Trabzon doğumluyum. İstanbul Kabataş Erkek Lisesinden sonra 1985 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldum. 1988-1990 yılları arasında ABD’de Texas Tech Üniversitesi’nde yüksek lisans çalışmalarımı, 1990-1994 yılları arasında da aynı üniversitede doktora çalışmalarımı tamamladım. 1994 yılında Türkiye’ye dönerek Karadeniz Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde akademik çalışmalarıma devam ettim. 2000 yılında Doçent, 2005 yılında Profesör oldum. Üniversite bünyesinde birçok idari görevde bulundum. Çoğu uluslararası olmak üzere 30’un üzerinde bilimsel makalem yayımlandı. 16 Ekim 2008 yılından bu yana Türk Patent ve Marka Kurumu Başkanlığı görevini yürütüyorum. Ayrıca Türk Patent ve Marka Kurumu iştirakleri olan Bilişim Vadisi TGB ve Türk Sınai Mülkiyet Değerleme A.Ş. (TÜRKSMD) Yönetim Kurulu Başkanlıklarını da yürütmekteyim. Bu görevlere ilave olarak Avrupa Patent Organizasyonu (EPO) idari konsey organlarından olan Teknik ve Operasyonel Destek Komitesi (TOSC) Başkanlığı görevini de 2016 yılından bu yana yapmaktayım. Evli ve üç çocuk babasıyım.
Türk Patent ve Marka Kurumu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
Türk Patent ve Marka Kurumu, ülkemizin teknolojik ilerlemesine katkıda bulunmak ve araştırma geliştirme faaliyetlerinin gelişmesini sağlamak üzere sınai mülkiyet haklarının tesisi, bu konudaki korumanın sağlanması ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin bilgi ve dokümantasyonun kamunun istifadesine sunulmasından sorumlu, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı bir kamu kuruluşudur.
Kısa adıyla “TÜRKPATENT” patent, faydalı model, marka, tasarım, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların tescili ve ilgili sınai mülkiyet korumalarının sağlanmasına dair süreçleri ve bu konulardaki farkındalık faaliyetlerini yürütmektedir.
TÜRKPATENT tarafından tescil edilen haklar ve koruma süreleri nelerdir?
Patent; belirli bir süre ve yer için üçüncü kişiler tarafından buluşun izinsiz olarak üretilmesini, kullanılmasını satılmasını veya ithal edilmesini engelleme yoluyla sahibine tanınan tekel hakkıdır. Bu hakkın kullanabileceğini gösteren belgeye ise patent belgesi denir. Teknolojinin her alanındaki buluşlara yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patent verilir. Patent, başvuru tarihinden itibaren 20 yıl süreyle buluşun korunmasını sağlar.
Faydalı model ise dünya çapında yeni olan ve sanayiye uygulanabilen buluşların sahiplerine koruma sağlayan bir sınai mülkiyet hakkıdır. Faydalı model belgesinde koruma süresi 10 yıldır.
Marka, bir teşebbüs tarafından sunulan malların ya da hizmetlerin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilebilmesini sağlayan işaretlerdir. Marka koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 10 yıl olup bu süre onar yıllık dönemler halinde yenilenebilmektedir.
Tasarım, ürünün tümü veya bir parçasının ya da üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümüdür. Tasarım tescillerinin koruma süresi başvuru tarihinden itibaren 5 yıldır. Bu süre beşer yıllık dönemler hâlinde yenilenmek suretiyle toplam yirmi beş yıla kadar uzatılabilmektedir. Ancak, modası hızlı değişen tekstil, giyim ve ambalaj gibi tasarım ömrü kısa ürünler için üç yılla sınırlı, masrafsız, doğrudan elde edilebilen tescilsiz tasarım koruması da bulunmaktadır.
Coğrafi işaret, belirli bir bölgeden kaynaklanan ya da belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibarıyla bu bölge ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretlerdir. Coğrafi işaret anonim bir mülkiyet hakkı olup tescili süresizdir.
Daha az bilinen bir diğer sınai mülkiyet türü Entegre Devre Topoğrafyaları olup mikroişlemcilerin üç boyutlu dizilimi ile ilgili fikri haklardır. Koruma süreleri 10 yıldır.
Sınai Mülkiyet Haklarının tescili için Türk Patent ve Marka Kurumuna başvuruda bulunulmaktadır. Başvurular, e-Devlet ara yüzleriyle uyumlu Elektronik Başvuru Sistemi (EPATS) üzerinden elektronik olarak yapılmaktadır.
Ülkemizdeki sınai mülkiyet haklarıyla ilgili gelişimini kısaca anlatır mısınız?
Sınai mülkiyet hakları, dünyada ve ülkemizde yaşanan dijitalleşme ve teknolojik gelişme ile yenilik temelindeki ekonomik ve toplumsal dönüşümün en önemli kesişim alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu alanda son yıllarda ortaya koyduğumuz performans oldukça iyi olup dünya ortalamasının üzerindedir.
Nitekim 2002 yılında ülke olarak bir yılda yapılan toplam yerli patent başvurumuz sadece 414 iken başvuruların niteliği de artarak bu sayı 2019 yılında 8 bin 100 seviyesine ulaşılmıştır.
Türkiye’nin yenilik ve fikri ürün kapasitesindeki artışa ilişkin önemli göstergelerden biri de hiç kuşkusuz uluslararası patent başvurularıdır. Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatının (WIPO) 2019 patent başvuru verilerine baktığımızda Türkiye, 2019 yılında önceki yıla oranla uluslararası patent başvurularında yüzde 47 ile en fazla artış oranını sağlayan ülke oldu. Bu alanda artış oranı olarak dünya birincisi olduk ve 22’ncilikten 13. sıraya yükseldik. 2018’de 1403 olan uluslararası patent başvuru sayımız geçen yıl 2058’e yükseldi. Hindistan, İsrail, Avustralya ve Finlandiya gibi ülkeleri geride bıraktık. Bu son derece önemli bir gelişme.
TÜRKPATENT, 2017’den bu yana Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı nezdinde hizmet veren 23 uluslararası otoriteden biridir. TÜRKPATENT 2020 yılında en çok uluslararası patent araştırma raporu düzenleyen uluslararası araştırma ve inceleme otoriteleri (ISA) arasında ilk 9’da yer alıyor.
Ülkemizde sınai mülkiyet verilerinde güncel durum nedir?
TÜRKPATENT patent, marka ve tasarım başvuru sayılarına göre, dünyada en fazla başvuru alan ilk 10 patent kurumundan biridir. Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Kovid-19) salgını dönemini de içinde barındıran bu yılın ilk üç çeyreğinde Türk Patent ve Marka Kurumuna yapılan patent, marka, tasarım ve faydalı model başvuruları arttı.
Yılın ilk üç çeyreğinde TÜRKPATENT’e 4 bin 816’sı yerli olmak üzere toplam 12 bin 629 patent, 105 bin 188‘i yerli olmak üzere toplam 116 bin 416 marka, 28 bin 015’i yerli olmak üzere toplam 31 bin 973 tasarım, 2 bin 579 faydalı model ve 330 coğrafi işaret başvurusu yapıldı.
Sınai mülkiyet alanında yapılan çalışmalarla artan farkındalıkla birlikte yerli başvuru sayılarında da ciddi artışlar yaşandı. 2020’nin ilk üç çeyreğini geçen yıl ile kıyaslayacak olursak patent başvurularında yüzde 13, marka başvurularında yüzde 30, tasarım başvurularında yüzde 8, faydalı model başvurularında ise yüzde 31 oranında artış yaşandı.
Kurumunuz dijital dönüşümde hangi aşamada, planlarınız nelerdir?
Bilgi toplumunun altyapısını oluşturan en önemli unsurların başında fikri haklar ve sınai mülkiyet hakları konusu gelmektedir. Türk Patent ve Marka Kurumu olarak sınai mülkiyet kullanıcılarına daha etkin ve verimli hizmet verilebilmek için personel, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında bütüncül dönüşüme geçilmesinin önem kazandığı görülmüş ve bu kapsamda Kurumumuz bünyesinde Dijital Dönüşüm Ofisi kurulmuştu.
E-devlet ara yüzleriyle uyumlu olarak geliştirdiğimiz Elektronik Başvuru Sistemini (EPATS) 2020 yılı başında kullanıma açtık ve tüm işlemlerin e-devlet kapısı üzerinden gerçekleştirilmesini sağladık. Geçtiğimiz Temmuz ayında, bu kez yeni Elektronik Tebligat Sistemi (ETEBS) uygulamamızı kullanıma açarak sınai mülkiyet başvuru süreçleriyle ilgili yüzbinlerce belgenin muhataplarına elektronik ortamda tebliğ edilmesini sağladık.
Son olarak Kurumumuzun tüm birimlerinin iş süreçlerinin ve işlemlerinin otomatik hale getirilmesi, kullanıcı hatalarının minimize edilmesi, zaman ve kaynak tasarrufu sağlanması, nitelikli verilerin üretilmesi ve uluslararası standartlarda hızlı ve kaliteli sınai mülkiyet tescillerinin gerçekleştirilmesi amacıyla uzun süredir üzerinde çalışmakta olduğumuz Dijital Dönüşüm Projesini başlattık.
Benzer şekilde geçtiğimiz günlerde “Patent Verilerinin Dijital Dönüşümü Projesi” kapsamında aylık patent dokümanlarının XML formatına dönüştürülmesiyle ilgili çalışmanın startını verdik. Bu sayede Kurumumuzdaki tüm fiziksel ve dijital arşivler sorgulanabilinir ve bütünleşik kullanılabilir hale gelecektir. Türkiye’nin 2023 hedefleri doğrultusunda bilgi teknolojileri alanlarında önemli ilerlemeler kaydeden Türk Patent ve Marka Kurumu, hizmet verdiği kesimlerin memnuniyetini en üst seviyeye çıkarmanın yanı sıra, bu alanda örnek ve model bir kurum olma vizyonuyla çalışmalarına devam edecektir.
Sizce Dünyayı değiştirecek teknolojiler nelerdir?
Teknolojik yenilik kalıcı ve süreklidir. Ancak zaman zaman bir buluş tamamen yeni kullanım ve uygulamaların yolunu açabilecek nitelikte olabilir. Geçmişte bir mumun daha parlak ya da daha uzun süre yanmasını sağlayacak iyileştirmeler fazlasıyla yapıldı fakat o dönemde elektrik ampulünü bulmak oyunun kurallarını değiştirecek bir gelişme idi.
Günümüzde ise dünyanın geldiği nokta itibari ile kitlelere etki edecek teknolojik gelişmeleri tek başına ele almak oldukça güçleşti. Çünkü artık teknolojik gelişmelerin tamamen birbirine bağlı ve birbirini tetikleyici nitelikte olduğu söylenebilir. Öyle ki son yıllarda cihazların bir ağa bağlanması için uygun altyapının hızla gelişmesi, nesnelerin interneti kavramını doğurdu ve sadece insanların cihazlar ile değil, cihazların da birbirleriyle iletişim kurması mümkün hale geldi. Her türlü ev eşyasının yanı sıra medikal cihazlar, otomobiller, trafik ışıkları hatta sokak lambaları bile ağ üzerinde etkileşim kuran sanal bir kimliğe sahip.
Önde gelen ağ teknolojisi firmalarından Cisco tarafından yapılan bir araştırmaya göre 2020 itibarıyla dünya genelinde 50 milyarın üzerinde bu ağa bağlı cihaz bulunuyor. Cihaz sayısının bu denli artması sonucu ağ üzerindeki veri trafiğinin de büyüklüğü öngörülebilir. Bu veri trafiğinin yönetilmesi, verinin saklanması ve işlenmesi ihtiyacı bulut bilişim sistemini doğurdu. Bu teknoloji sayesinde merkezi sunucularda devasa boyutlara ulaşan veri yığınları oluştu. Anlamsız haldeki bu verinin anlamlı bir bilgiye yani bir katma değere dönüştürülmesi büyük veri analitiği ile mümkün hale geldi. Öyle ki 2020 yılı Dünya Ekonomik Forumunda büyük ya da küçük her türlü şirketin geleceğinin, verilerin etkili bir şekilde kullanılmasına bağlı olduğu vurgulandı.
Bilginin altın ile kıyaslandığı bu dönemde verinin korunması hayati bir önem kazandı ve siber güvenlik teknolojisi ön plana çıktı. Artık şirketler ve devletler siber güvenlik altyapılarını geliştirmek için milyar dolarlara varan yatırımlar yapıyor. Geleneksel veri koruma pratiklerinin yetersiz kaldığı durumlar için ise blok zinciri teknolojisinden yararlanılan siber güvenlik uygulamaları geliştiriliyor.
Bunların yanında artık otonom robotlar, sanal ve artırılmış gerçeklik, simülasyon ve eklemeli üretim teknolojileri her türlü sektörde yerini alırken tüm süreçler içerisinde ise yapay zekâ çok etkin bir rol oynuyor.
Şimdiye kadar saydığım tüm teknolojiler birbiri ile etkileşim kuruyor, daha önemlisi birbirini tamamlıyor. Bu yüzden artık yalnızca doğru strateji ve politikalar ile bütünleştirilerek uygulamaya geçirilen teknolojiler kitlesel bir etki ortaya çıkabilir.
Endüstri 4.0 konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye Endüstri 4.0’da hangi aşamada? TÜRKPATENT hangi aşamada, planlarınız nelerdir?
Artık neredeyse teknoloji içerikli her yazı ya da konuşmada dördüncü sanayi devrimi, yani diğer bir ifadeyle Endüstri 4.0 terimi karşımıza çıkıyor. Bu devrimin “dördüncü” olarak nitelendirilmesindeki temel faktör geçmişte sanayinin üç önemli kırılma noktası yaşamasıdır. Birinci sanayi devriminde buhar gücünün kullanılması sonucu makineleşme, ikinci sanayi devriminde elektriğin kullanılması sonucu seri üretim ve üçüncü sanayi devriminde bilgisayarın ve programlanabilir denetleyicilerin kullanılması sonucu otomasyon mümkün hale geldi. Dördüncü sanayi devriminde ise bilgi ve iletişim teknolojileri ile bütünleşen sanayide dijitalleşme söz konusudur. Endüstri 4.0’ı geçmiş sanayi devrimlerinden ayıran önemli bir özelliği mevcut. Geçmiş devrimlerde genellikle enerji kaynakları kilit rol oynadı, bazen onlarca yıl geçiş süreci yaşandı ve bunlar daha çok bölgesel etki gösterdi. Endüstri 4.0’da ise bilişim, iletişim ve yazılımın ön plana çıkması sebebiyle, dönüşümün uygulama ve yayılma süresinin çok daha hızlı olacağı ve küresel ölçekte geniş kitlelere etki edeceği söylenebilir. Tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler dönüşüm yarışına girmişken ülkemizin de sürece en iyi şekilde adapte olması gerekiyor.
Yenilikçi teknolojilere yön vermede önemli rolü olan patent sistemi Endüstri 4.0 ile başlayan süreçte de önemli bir aktör olacak. Türk Patent ve Marka Kurumu olarak çeşitli teknik alanlarda olduğu gibi Endüstri 4.0 ile ilgili patent başvurularını da yakından takip ediyoruz. Patent başvurularındaki eğilimler, ülkemizdeki durumu izlemek ve dünyadaki gelişmelerle karşılaştırma yapabilmek için somut veriler ortaya koyan oldukça etkili bir araçtır. Bu kapsamda kurumumuz bünyesindeki Endüstri 4.0’ın teknolojik altyapısını oluşturan nesnelerin interneti, bulut bilişim, büyük veri analitiği, artırılmış gerçeklik, eklemeli üretim (3 boyutlu yazıcı), simülasyon, otonom robotlar ve siber güvenlik teknolojileri ile ilgili patent başvuruları, ülkemizin dünyadaki gelişmelere eş zamanlı olarak bu dönüşüm sürecine başlangıçtan itibaren uyum sağladığını gösteriyor. Bu alanda ülkemizdeki patent başvuruları 2010 yılı itibariyle ivme kazanıyor, 2016 yılında ise keskin bir şekilde artıyor. 2020 yılının ilk on ayı geride kalırken şimdiye kadar Endüstri 4.0 teknolojileri ile doğrudan ilgili olan bin 300’ün üzerinde patent ve faydalı model başvurusu mevcut. Bu başvuruların %60’ından fazlasının son 3 yılda gerçekleşmiş olması dikkat çekiyor. Teknoloji bazında bakıldığında özellikle nesnelerin interneti, bulut bilişim ve eklemeli üretim alanındaki başvuruların hızlı bir şekilde arttığı söylenebilir. Başvuru sahiplerini ise çoğunlukla bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT) ve tüketici elektroniği sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar oluşturuyor.
Patent konusunda öncü kuruluşlardan olan Avrupa Patent Ofisi (EPO) de, Endüstri 4.0 konusunu sürekli olarak gündeminde tutuyor. Burada yayınlanan ve EPO nezdindeki Endüstri 4.0 verilerini ortaya koyan “Patents and the Fourth Industrial Revolution” (Patentler ve Dördüncü Sanayi Devrimi) konulu raporda, kurumumuzdakine paralel eğilimlerin görülmesi ülkemiz için olumlu bir göstergedir. Ayrıca EPO’nun düzenlediği ve Endüstri 4.0 alanındaki başvurularının patentlenebilirlik kriterleri gibi konuların tartışıldığı birçok uluslararası etkinliğe kurum olarak katılım sağlıyoruz. Böylece bu alanda dünyadaki gelişmeleri de yakından takip etmiş oluyoruz.
Şekil: Türkiye’deki Toplam Patent ve Faydalı Model Başvuruları ile Endüstri 4.0 ile İlgili Başvuruların Yıllara Göre Karşılaştırmalı Gösterimi
Yapay Zekâ konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye Yapay Zekâda hangi aşamada? Kurumunuz hangi aşamada, planlarınız nelerdir?
Günümüzün en popüler teknolojisi dendiğinde aklımıza kuşkusuz gelebilecek en iyi örnek yapay zekâdır. Yapay zekâ teknolojisi günümüzde neredeyse yaşamımızın her alanında kullanılmaktadır. Yapay zekâ arayışı ise tıpkı tüm arayışlarda olduğu gibi hayaller ile başlamıştır.
İnsanoğlu uzun yıllar boyunca kendilerine ait insansı makineler hayal etmiş ve bu makineleri resimler, heykeller, çizimler ve hikayeler ile anlatmıştır.
Yapay zekâ çalışmalarındaki asıl amaç, insan zekâsını örnek alarak, insan zekâsı gerektiren görevleri yapabilecek bilgisayar programları ve bu programların içerisinde çalıştığı makineleri geliştirmektir. Bu amaçla geliştirilen yapay zekâ uygulamaları her geçen gün daha ileriye gitmekte ve insan zekâsı gerektiren bazı işlere rehberlik etmekte oldukça faydalı olmaktadırlar. Bu nedenle yapay zekâ otonom araçlar, tıbbi teşhis ve gelişmiş üretim metotları başta olmak üzere her alanda kullanılmaktadır.
Yapay zekânın yaygınlaşması patent sayılarına da yansımaktadır. Hatta Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı’nın (WIPO) 2019 yılında yayınladığı raporda dünyada büyük patent ofisleri arasında görülen ABD, Avrupa, Çin, Japonya ve Güney Kore’den sonra yapay zekâ başvurularının en fazla yapıldığı ülkelerden biri Türkiye olarak gösterilmektedir. Ayrıca gene aynı raporda bulanık mantık alanındaki bilimsel yayınlarda dünyada ülkemiz 9. sıradadır. Gerçekten de bu söylediğim verileri Kurumumuza yapılan patent başvuru sayısı istatistiklerine de bakarak görebiliriz.
Yukarıdaki grafik bize yapay zekâ alanında ülkemizde yapılan başvuru sayılarının hızla arttığını göstermektedir. Bu durum bize aslında ülkemizde yapay zekâ alanında yapılan AR-GE çalışmalarının yoğun bir şekilde devam ettiğini göstermektedir.
Bunun yanında AR-GE’yi, yenilikleri sürekli teşvik eden Kurum olarak elbette ki yapay zekâ teknolojisinden de faydalanmaktayız. Biliyorsunuz Kurumumuzda yapılan sınai mülkiyet başvuruları her yıl artmakta ve bunun sonucu olarak başvurularla ilgili iş yükü de ciddi bir şekilde çoğalmaktadır. Biriken bu iş yükünün azaltılması amacıyla Kurum olarak patent, marka ve tasarım başvurularının araştırma inceleme aşamalarında uzmanlarımızın iş yükünü azaltmak amacıyla yapay zekâ teknolojilerinin sistemimize entegre etme yönünde gerek iç kaynaklarımızla gerekse uluslararası kuruluşlarla iş birliği kapsamında plan ve çalışmalarımız da bulunmaktadır.
Blockchain konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye Blockchain’de hangi aşamada? TÜRKPATENT hangi aşamada, planlarınız nelerdir?
Blockchain teknolojisi son yıllarda popülerliğini giderek arttırmış ve bazı araştırmacılar tarafından internet teknolojisinden sonraki en büyük çığır açıcı teknoloji olarak ifade edilmiştir. Esasen, çeşitli verileri güvenli bir şekilde depolamak ve dağıtmak için geliştirilen bir yöntem olan blockchain teknolojisini güçlendiren etkenler potansiyel kullanım alanlarıdır. Blockchain teknolojisinin günümüzde özellikle finans sektörü başta olmak üzere, akıllı sözleşmeler, noter sözleşmeleri gibi birçok kullanım alanı bulunmaktadır. Blockchain ile birlikte taraflar herhangi bir üçüncü taraf aracıya ihtiyaç duymadan, şifrelenerek güvenli hale getirilmiş işlemler ile veri ve değer alışverişi gerçekleştirebilmektedir. Tarafların oluşturduğu blockchain ağında, şeffaf ve hesap verilebilir bir yapıda olması ve merkezi bir otoriteye bağlı kalmaması sayesinde güvenliğin temeli oluşmaktadır.
Türk Patent ve Marka Kurumu olarak günümüzün en popüler teknolojilerinden biri olan Blockchain teknolojisini yakından takip ediyoruz. Blockchain teknolojisinin sınai mülkiyet başvuru süreçlerine etkisi ve bu teknolojinin kullanımı konusunda çeşitli araştırmalar yapıyoruz.
1.Ulusal Liseler Patent ve Faydalı Model Yarışması Başvuruları Devam Ediyor..
Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından daha önce iki kez üniversitelere yönelik düzenlenen “PATENTLE TÜRKİYE- Ulusal Üniversiteler Patent Yarışması” bu yıl ilk kez liselere yönelik olarak düzenleniyor.
“I. Ulusal Liseler Patent ve Faydalı Model Yarışması”na, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı faaliyet gösteren okul ve kurumlarda lise düzeyinde öğrenim gören tüm öğrencilerimiz 31 Ocak 2021 tarihine kadar ücretsiz olarak katılabilecektir.
Öğrenciler yarışmaya TÜRKPATENT’in elektronik başvuru sistemi (EPATS) üzerinden (epats.turkpatent.gov.tr) online patent ve faydalı model başvurusu yaparak ücretsiz olarak katılım sağlayabiliyorlar.
Yarışmada dereceye giren adaylar 2 bin TL’den 20 bin TL’ye kadar ödüllendirilecektir.
Detaylar ve başvuru için: www.patentleturkiye.gov.tr